Op. Dr. Hasan İlkehan, Voyant’a Konuk Oldu

Üç ayda bir yayınlanan medikal estetik dergisi Voyant’ın Ocak 2023 sayısında bir makalesi yer alan Opr. Dr. Hasan İlkehan, biorezonans ile kilo verme yöntemini anlattı. İlkehan’ın makalesi şöyledir:

Biorezonans terapisi, bilgisayar kontrollü bir frekans tedavisidir. Biorezonans terapisiyle bize faydalı frekansları/bilgileri taklit ederek vücudumuza geri yollamamız da bize zararlı olan frekansları ters çevirip vücudumuzdan silmemiz de mümkündür. Bu bakış açısı biorezonansın tedavi amacıyla her konuda kullanılabileceğini de ortaya koyuyor.

Biorezonans terapisi ile fazla kiloların asıl nedeni olan karbonhidratlı ve şekerli besinlere düşkünlüğünüzü tamamen ortadan kaldırmak mümkün oluyor. Biorezonans terapisi; ekmek, makarna, pilav, börek, tatlı ve çikolata gibi besinleri sizin için bir tutku olmaktan çıkarıyor, açlık hissinizi azaltıyor, iştahınızı kapatıyor, vücudunuzun yağ bırakma hızını artırırken metabolizmanızı dengeliyor. Böylelikle biorezonans terapisi ile sağlıklı ve kalıcı olarak kilo verebiliyorsunuz.

Terapi sürecinde neler yaşanıyor?

Biorezonans terapisi öncesinde hekim, hastayı muayene ediyor ve şu anki ya da geçmişteki hastalıklarıyla ilgili öyküsünü (anamnez) dinliyor. Biorezonansa özel kan testiyle de hastanın kilo almasının sebepleriyle birlikte vücudundaki alerjenler, alerjiler, bakteriler, virüsler (vb.) tespit ediliyor. Sonrasında kişiye özel bir program oluşturularak vücuttaki toksinler ve kiloya neden olan organizmalar frekanslar aracılığıyla temizleniyor; glüten, karbonhidratlı ve şekerli besinler için detoks yapılıyor. Kilo alımının sebepleri arasında psikolojik faktörler de önemli yer tuttuğundan hastaya stresini azaltacak, uyku kalitesini artıracak ve kaygılarını giderecek frekanslar da uygulanıyor.

Biorezonans kilo verdirirken bağışıklık sistemini de düzenliyor

Aslında biorezonans ile kilo verme terapisi, sigara ve alkolde olduğu gibi bir bağımlılık terapisidir de diyebiliriz. Buradaki özne, kilo alımına hatta obeziteye sebep olan sorunlu gıdalardır. Sonuç olarak biorezonans terapisi, zorlu diyetlerle uğraşmadan sakin bir şekilde kilo vermeyi sağlarken, bir yandan da genel olarak vücudun işleyişini düzenliyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve metabolizmanın daha hızlı çalışmasını sağlıyor. Seans sayısı hastanın durumuna göre (kilo fazlalığının az veya çok olması, hormonal problemlerin varlığı, metabolizmada sorun olup olmadığı vb.) hekim tarafından belirleniyor.

Biorezonans ile kilo verme terapisinin ilk seanslarından itibaren hastanın iştahı ve açlık algısı azalmaya başlıyor. Bununla birlikte bu yöntem çok kısa sürede ve hızlı değil, ağır ağır kilo vermeyi deneyimlemek isteyenler isteyen hastalar için daha uygun. Ama şunu da unutmamak lazım: Biorezonans terapisiyle birlikte hem sağlıklı ve dengeli bir beslenme düzenine geçmek hem de egzersiz yapmak, en azından her gün bir saat yürümek gerekiyor.

Biorezonans, teşhise ve tedaviye yönelik önemli fırsatlar sunuyor

  • Biorezonans terapisine başlamadan önce yapılan özel kan testi aracılığıyla hastaların vücudunda hangi hastalığın/hastalıkların frekans kodunun bulunduğu öğreniliyor. Bu test, 6.400’den fazla maddenin frekans kodunun taramasını yapıyor. Kanser hücreleri, alerjenler, alerjiler, virüsler, bakteriler, mantarlar, parazitler, ağır metaller, toksinler bu taramadan kaçamıyor.
  • Patolojik frekansların tespitinin ardından biorezonans cihazı, bu frekansların ters frekansını hastaya manyetik bir minder sayesinde uyguluyor. Saptanan ağır metaller, alerjiler, kimyasallar (zehirli madde), parazitler, enfeksiyonlar, mantar enfeksiyonları, yoğun elektro manyetik alanlar, yaşanan bölgenin coğrafi özelliklerinin kişide yarattığı olumsuz etkiler gibi baskılayıcı, zarar verici madde ve etkenlerin frekansları ortadan kaldırılıyor. Fiziksel kanunlara göre frekansın tersi uygulandığında titreşim sıfırlanmış oluyor. Biorezonansın vücuttaki sistemlerin üzerindeki stresi ortadan kaldırma özelliği sayesinde vücut hastalıklardan korunmuş oluyor.

Biorezonansı koruyucu amaçla kullanmak da mümkün

  • “Bir hastalık nasıl ortaya çıkar?” sorusuna sıklıkla “bardağın taşması” örneğiyle cevap veriyorum. O bardak yavaş yavaş doluyor ve ancak taştığı zaman biz farkına varıyoruz. Genetik bilgiyle doğuyoruz ve bu bilgi bardağın bir kısmını az ya da çok dolduruyor. Alerjiler, mikrobik durumlar, çevremizdeki elektromanyetik kirlilikler, ağır metaller ve stres gibi faktörler bardağın iyice dolmasını sağlıyor. Gündelik hayatımızda karşımıza çıkan şeyler veya beslenme tarzımız da vücudumuzda yıpranmalara sebep oluyor. Tüm bunlar bir araya geldiğinde bardak taşabiliyor. Ama her birimizin parmak izinin farklı olması gibi bardakların taşma şekli ve yeri de farklı, yani her birimizin hastalığı farklı şekillerde ortaya çıkıyor.
  • Tabii öncelikle enerji bedeni ve fiziksel beden olmak üzere iki ayrı bedenimiz olduğunu bilmemiz gerekiyor. Vücudumuzda görünmeyen enerji yolları var ve buradaki voltaj bozuklukları hastalıkların temelinde rol oynuyor. Bu bozukluklar fiziksel bedenden önce enerji bedeninde başlıyor. Sonrasında fiziksel bedene yansıyor, semptom vermeye başlıyor, şikâyet yaratıyor. Biz de böylece hastalığın farkına varıyoruz.
  • Biorezonansı terapisi, koruyucu amaçla da kullanılabiliyor; bunun yolu da frekans bozulmalarını henüz enerji bedenindeyken saptayıp düzeltmekten ve fiziksel beden hasta olmadan önlem almaktan geçiyor. Bu da zaten biorezonansın en önemli avantajı ve farkıdır. Çünkü fiziksel bedenin hasta olması demek aslında geç kalmış olmak demektir. Tahliller yapılması, röntgenler çekilmesi, ilaç kullanılması gibi unsurlar hep fiziksel bedende beliren rahatsızlıkları saptamaya yöneliktir. Yani buradaki ayrımın fark edilmesi ve fiziksel bedenin hasta olmaktan korunması son derece önemlidir.