Glutatyon Tedavisi

Glutatyon Tedavisi

Glutatyon tedavisi nedir?

Hücrelerimizin ürettiği kimyasal maddelerin ve enzimlerin görevi, zararlı maddeleri metabolize etmek ve vücudumuzdan uzaklaştırmaktır. Hücrelerimizde bulunan mitokondriler  de sürekli olarak vücudumuza enerji temin eder. Ancak bu çalışmalar sırasında “atık” olarak tanımlayabileceğimiz serbest radikaller ve reaktif oksijen molekülleri ortaya çıkar. Yani bunların temizlenmesi ve hücrelerimizin korunması gereklidir.

İşte glutatyon, bu noktada devreye girer. Söz konusu zararlı maddeleri yok ederek hücrelerimizi korur. Glisin, glutamin ve sistein olmak üzere üç yapı taşından oluşan glutatyon, son derece güçlü bir antioksidandır. Kalp ve damar hastalıkları, kanser, demans, Alzheimer, Parkinson, yüksek kolesterol, diyabet dahil birçok hastalığı önlemek, kaslarımızı güçlendirmek, performansımızı artırmak ve yaşlanmanın etkilerinden korunmak için glutatyon düzeyimiz yüksek olmalıdır.

Glutatyon düzeyi yaşın ilerlemesi ve dış etkenlerle azalır

Glutatyonu vücudumuz doğal olarak üretir. Ancak yaşımızın ilerlemesiyle birlikte glutatyon üretimimiz de azalmaya başlar; 20 yaşından itibaren her 10 yılda bir yüzde 10 düzeyinde. Üstelik glutatyon miktarının azalmasına sebep olan dış etkenler de vardır. Yetersiz beslenme, gece ışık açık uyuma, stres, depresyon, alkol ve sigara tüketimi bunlardan bazılarıdır. Ağır metaller, böcek öldürücüler, zirai ilaçlar, deterjanlar, oda kokuları, tiner, aseton, plastik kaplar, yapışmayan tavalar, röntgen ışınları, elektromanyetik alanlar, egzoz, salam-sosis gibi gıdalarda kullanılan kimyasal katkılar, yapay tatlandırıcılar vs. de vücudumuzdaki glutatyon miktarının azalmasına neden olur.

Doğru besinler glutatyon üretimini destekler

Bu durumda vücudumuzdaki glutatyon miktarını artırmak için çaba harcamamız kaçınılmaz olmalıdır. Doğru besinlerle bunu sağlamak gerekli bir yöntemdir. Örneğin kuşkonmaz, avokado, soğan, sarımsak, brokoli, karnabahar, lahana, şalgam, ıspanak, bamya, kabak, kırmızı biber, yeşil biber, salatalık, domates ve havuç gibi sebzeleri; portakal, greyfurt, limon, kavun, karpuz, elma, üzüm, muz, kivi, şeftali, çilek, mango, papaya gibi meyveleri tüketmeye özen göstermeliyiz. 

Bunları tüketmenin glutatyonu nasıl etkilediğine dair bir örnek verilebilir: C vitamini ve E vitamini, glutatyon düzeyini artıran vitaminlerdir. Dolayısıyla bunları içeren besinler tüketirseniz glutatyona destek vermiş olursunuz. Zerdeçal, tarçın, çörekotu ve kakule gibi baharatlar da glutatyon üretimini uyarır. Selenyum, NAC, Alfa-Lipoik asit, B6, B9, B12 vitaminleri, biotin desteğiyle de vücuttaki glutatyon artırılabilir.

En etkili yol ise glutatyonu damardan serum içinde vermektir

Ama tüm bunlara rağmen vücudumuzdaki glutatyon seviyesini yükseltmenin en etkili yolu damardan serum içinde verilmesidir. Glutatyon seansları genelde haftada 1-2 kez olmak üzere 6-10 seans şeklinde uygulanır. Bu tedavi sayesinde öncelikle hücreleri yaşlandırıp hastalandıran biyokimyasal bir süreç olan oksidatif stres azalır, olası kanser hücreleri ortadan kalkar ve yeni kanser hücrelerinin oluşumu engellenir, bağışıklık sistemi güçlenir.

Bunların yanı sıra glutatyon tedavisi sayesinde Parkinson hastalığında, karaciğer yağlanmasında, diyabette, sedef hastalığında, bağışıklık sisteminin yanlış çalışması sonucu sağlıklı hücrelere saldırmasıyla ortaya çıkan otoimmün hastalıklarda, solunum hastalıklarında, cilt yenilenmesinde önemli faydalar sağlanır.