Biorezonans Terapisi ile Alzheimer Tedavisi

Alzheimer’ın tedavisinde biorezonansın nasıl bir etkisi var? 

Artık neredeyse hepimizin çevresinde bir Alzheimer hastası var. Nedeni bilinmeyen ve tam bir tedavisi bulunmayan Alzheimer hastalığında kişi zihinsel işlevlerinde gerileme yaşıyor; çünkü bir yandan beyinde anormal düzeyde protein depolanmaya başlıyor, öte yandan sinir hücreleri kaybı oluşuyor. Unutkanlık, hafıza kayıpları, konuşma problemleri, zayıflayan akıl yürütme, duygu durumunda ve karakterde değişiklik, inisiyatif kaybı, fiziksel işlevlerde gerileme gibi semptomlar görülüyor. Tüm bunlar kişinin iş ve aile yaşamında üstlendiği sorumlulukları etkiliyor. Bu dejeneratif hastalığın ilerleyen aşamalarında ise ne yazık ki kişiyi ve yakınlarını son derece zorlu bir süreç bekliyor. Bu süreçte Alzheimer hastalarına anlayışlı davranmak büyük önem taşıyor.

Demans ile Alzheimer’ın arasındaki fark nedir?

Demans veya bunama, unutkanlıkla ilgili hastalıkların genel ismi. Bilişsel işlevlerden (soyut düşünme, algılama, konuşma, hesaplama vb.) en az ikisinde azalma varsa demanstan söz ediliyor. Alzheimer ise en sık görülen demans türü. Bu hastalık üç evreden oluşuyor. Erken evrede bellek sorunları, kendini ifadede zorluk, soru tekrarı, kişilik değişimleri, sinirlilik, kayıtsızlık, yeni beceri kazanamama, yazarken ya da bir alet kullanırken zorlanma gibi semptomlar görülüyor. Orta evrede bellek bozukluğu artıyor, öğrenilmiş bilgiler kaybolmaya başlıyor, davranış değişiklikleri belirginleşiyor, yakınları tanımada güçlük çekiliyor, yeni bilgiler öğrenilemiyor, giyinme gibi bazı davranışlarda zorluklar baş gösteriyor, kaybolma riski ortaya çıkıyor, olmamış olaylar olmuş gibi anlatılıyor. İleri evrede ise hasta artık yakınlarını tanıyamıyor, iletişimi yüksek oranda bozuluyor, geçmiş ve şimdiyi birbirine karıştırıyor, yutma ve yeme zorlukları yaşıyor, psikiyatrik semptomları çoğalıyor, hatta yatağa bağımlı hale geliyor.

Alzheimer Derneği’nin verilerine göre bu hastalık 65 yaşın üzerindekilerde yüzde 3-11, 85 yaşın üzerindekilerde yüzde 20-47 oranında görülüyor. 65-85 yaşları arasında hastalığın görülme sıklığı her beş yılda bir iki katına çıkıyor. Yani, yaş faktörü Alzheimer’a yakalanma riskini artıran en önemli etken. Bununla birlikte daha genç yaşlarda da Alzheimer görülebiliyor.

Erken tanı niye önemli?

Enteresan olan Alzheimer tanısı konmadan neredeyse 25-30 yıl önce beyindeki değişimlerin ortaya çıkmaya başlaması. Bu değişimler protein düzeylerine, hastalığa neden olan ApoE, APP, Presenilin, I ve II genlerine bakılarak, görüntüleme tekniklerinden yararlanılarak tespit edilebiliyor. Erken tanı her hastalıkta olduğu gibi Alzheimer’da da büyük önem taşıyor. Bu sayede hastalığın semptomlarının ve ilerleyişinin yavaşlatılabilmesi mümkün oluyor. Tıbbi tedbirlerin yanı sıra Alzheimer’a uygun beslenme, B12 gibi vitamin destekleri alma, zihin geliştirici aktivitelerde bulunma (bulmaca çözmek, kitap okumak, puzzle yapmak vs.), yürüyüş ve egzersizi bir yaşam rutinine dönüştürme, uyaranları artırma gibi unsurlarla hastanın direnci artırılabiliyor.

Biorezonans, Alzheimer tedavisinde tamamlayıcı tedavi yöntemlerinden biri olarak öne çıkıyor. Biorezonans ile Alzheimer’ı tetikleyen faktörlerin nötrleştirilmesi sağlanıyor, blokajlar ortadan kaldırılıyor, bağışıklık sistemi güçlendiriliyor, hastanın yaşam kalitesi yükseltiliyor, hatta kimi zaman hastalığın ilerleyişi yavaşlatılabiliyor.