Öfke; kalp, beyin ve sinir hastalıklarına yol açabiliyor
Öfke, zaman zaman hepimizin yaşadığı bir duygu. Herhangi bir haksızlık, hayal kırıklığı, bir şeyin istediğimiz gibi olmaması durumunda ortaya çıkabiliyor; kızgınlık, düşmanlık ve tahammülsüzlük ile kendini ifade edebiliyor. Doğal bir duygu olsa da kontrol edilmediğinde kişinin hem kendisine hem de çevresindekilere zarar verebiliyor.
Öfkenin zararları bir araştırma ile de ortaya kondu
“Keskin sirke küpüne zarar” diye bir atasözümüz vardır. Atasözlerinin içerdikleri anlamlar, derin bir bilgelikten bugüne kadar uzanıyor. Wall Street Journal’de yayınlanan bir haber, bu atasözünü ne kadar da doğruluyor!
Wall Street Journal’in öfke kapsamında, Amerika’daki birkaç üniversitenin yaptığı araştırmayla ilgili yayınladığı haberin özeti şöyle: Öfke (ve kronik stres), kalp hastalıklarından beyin hastalıklarına ve sindirim sistemi hastalıklarına kadar pek çok soruna yol açabiliyor. Öfkeli insanların kalp hastalıklarına yakalanma ve kalp krizi geçirme riski daha fazla. Öfke, aynı zamanda beyindeki sinir hücrelerine zarar verip bilişsel kayıplara, öğrenme ve hatırlama işlevinin olumsuz etkilenmesine de neden olabiliyor. Kronik öfkenin sindirim sistemindeki zararları ise “iltihaplanmayı artırabilecek” hormonların salgılanması ve kabızlığa neden olması.
Öfkenin diğer zararları nelerdir?
Yoğun öfkenin zararları bu kadarla da kalmıyor. Bağışıklık sistemini zayıflatabiliyor; baş ağrısına ve migrene sebep olabiliyor; depresyon, tükenmişlik duygusu, anksiyete gibi psikolojik rahatsızlıkları tetikleyebiliyor. Bunlarla birlikte kişinin iş ve özel ilişkilerinde sorunlara yol açabiliyor, iletişim problemleri yaşanmasını beraberinde getirebiliyor, iş verimliliğini düşürebiliyor. Elbette kontrol altına alınamayan öfke, suç ve şiddete de neden olabiliyor.
Öfke kontrolü için neler yapılabilir?
Öfkenin kontrol altına alınabilmesi için bazı tekniklerden yararlanılabilir. Ama ilk adım şüphesiz ki kişinin öfke farkındalığını geliştirmesi, yani öfkesinin farkına varmasıdır. Öfke kontrolü için derin nefes alma ve gevşeme teknikleri kullanılabilir. Yaşanan olayların kişisel algılanmaması, pek çok sorunun başka yöntemlerle çözülebileceği gibi yapıcı bakış açılarının benimsenmesi, iletişim becerilerinin geliştirilmesi öfke kontrolüne katkı sağlayacaktır. Yürüyüşe çıkmak, egzersiz yapmak, yaratıcı etkinlikler (resim, müzik vb.) ile ilgilenmek de faydalıdır. Öfke kontrolünde yine de zorlanılıyorsa bir psikolog veya psikiyatrdan destek almak gerekebilir.
Biorezonans terapisi, öfke kontrolünde de başarıyla kullanılabilir. Biorezonans terapisine özel kan testiyle vücudu etkileyen, yoran ve gerginlik yapan, stres yaratan çevresel faktörler saptanmakta; ardından psikolojik duruma etki eden toksin, alerjen, virüs ve bakteri gibi hücresel stres sorunları ortadan kaldırılmaktadır. Biorezonans ile ayrıca seratonin ve endorfin hormonlarının miktarı yükseltilebilmektedir.