Biorezonans ile yiyecek bağımlılığını giderebilmek mümkündür
TLC kanalında yayınlanan “Obez Yaşamlar” isimli aktüel programı pek çoğunuz izlemişsinizdir. İzlerken bir insanın nasıl o derece kilo alabileceğine inanamamış da olabilirsiniz. Ama inanın ki obezite tüm dünyada büyük bir hızla artıyor. Dünya Sağlık Örgütü-DSÖ’nün 2016 verilerine göre dünyada 650 milyon obezite hastası varken, bu rakam yine DSÖ verilerine göre 2020’de 1 milyarı aşmış durumda. Üstelik 2035 yılı öngörüsü 4 milyar obezite hastası olacağı yönünde. Bunlar çok ciddi rakamlar.
Yazının girişinde ABD yapımı “Obez Yaşamlar” programından söz ettik. Pek çok kişi bu tür yayınların da etkisiyle obezitenin en yaygın olduğu ülkenin ABD olduğunu sanıyor. Oysa ABD, obezite görülme sıklığında yüzde 36’lık oranla dünyada 12. sırada yer alıyor. İlk sırada (yine DSÖ verilerine göre) nüfusta yüzde 61 oranında görülme sıklığıyla pek çoğumuzun adını bile duymadığı Nauru bulunuyor; en özet söylemle sağlıklı yiyeceklere ulaşmakta zorluk çeken ülkelerde obezite daha da yaygınlaşıyor. Türkiye ise dünya genelinde yüzde 32 ile 17. sırada, aynı zamanda Avrupa’da obezitenin en yüksek görüldüğü ülke. Yani ülkemizde her üç kişiden biri obezite hastası veya çok fazla kilolu. Obezite çocuklarda da son derece yaygın.
Obezite nedir?
Obezite, vücuttaki yağ miktarının sağlığı bozacak düzeyde fazla olması durumudur ve çok ciddi bir sağlık sorunudur. Kişinin aldığı enerji (kalori) ile harcadığı enerji arasında büyük bir dengesizlik vardır; alınan enerji yağ olarak vücutta depolanmaktadır. Kişi çok yüksek kalorili besinleri aşırı miktarda tüketirken neredeyse hiçbir fiziksel aktivite yapmamakta, son derece hareketsiz bir yaşam sürdürmektedir. Hormonal ve metabolik faktörlerle birlikte genetik faktörler de obezitenin gelişimi tetikleyebilmektedir.
Obezitenin yol açtığı ciddi sağlık sorunları arasında kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, diyabet, safra kesesi hastalıkları, felç, horlama, uyku apnesi, astım, nefes darlığı, eklem ağrıları, bazı kanser türleri, dermatolojik sorunlar ve psikolojik sorunlar vardır. Obezite yaşam süresini de kısaltabilmektedir.
Obezite tedavisinde sağlıklı bir beslenme düzenine geçmek temel adımlardan biridir; yani dengeli bir diyet uygulamak, kalori alımını düşürmek, meyve-sebzeden ve yağsız protein kaynaklarından zengin bir beslenme programını takip etmek önemlidir. Fast food ürünleri, işlenmiş gıdaları, şekerli içecekleri, yüksek yağlı atıştırmalıkları da içerecek şekilde hem yüksek kalorili hem de besin değeri düşük gıdalardan uzak durmak gerekmektedir. Düzenli olarak fiziksel aktivite yapmak ise bir başka önemli adımdır. Tabii ki cerrahi uygulamalar da obeziteyle savaşta büyük önem taşımaktadır. Tüp mide ve mide bypass’ı gibi cerrahi uygulamaların yanı sıra endoskopik yöntemle yapılan mide balonu gibi işlemler, obezite tedavisinde uygulanan yöntemler arasında yer almaktadır.
Biorezonans terapisi, obezite rahatsızlığına nasıl yaklaşır?
Obezite tedavisi, biorezonans terapisi ile de desteklenebilmektedir. Biorezonans terapisi ile obezitenin asıl kaynağı olan karbonhidratlı, şekerli, yani yüksek kalorili besinlere düşkünlük ortadan kaldırabilmekte; ekmek, makarna, pilav, börek, tatlı, çikolata gibi besinlerin tüketimi azaltılabilmektedir. Biorezonans terapisi, kişinin bağımlılık geliştirdiği yiyeceklere odaklanabilmektedir. Zaten biorezonans ile obezite terapisinin sigara ve alkolde olduğu gibi bir bağımlılık terapisi olduğunu da söyleyebiliriz; tabii ki buradaki özne yüksek kalori alımına neden olan sorunlu gıdalardır.
Biorezonans terapisi aynı zamanda açlık hissini azaltabilmekte, iştahı kapatabilmekte ve vücudun yağ bırakma hızını artırırken metabolizmayı dengeleyebilmektedir. Öte yandan bağışıklık sistemini güçlendirmekte, vücudun işleyişini düzenlemekte, vücutta kiloya neden olan organizmaları temizleyebilmekte ve kilo alımına sebep olan faktörlerden biri olan psikolojik etkenlere yoğunlaşabilmektedir.