Biorezonans ile Çölyak Tedavisi

Çölyak hastalığının tedavisi biorezonans ile desteklenebilir

Çölyak hastalığı çevresel ve genetik faktörlerin etkisiyle ortaya çıkan multifaktöryel genetik bozukluklar arasında yer alır. İnce bağırsağın glütene ömür boyu süren kronikleşmiş alerjisidir. Glüten; buğday, arpa, çavdar gibi tahıllarda bulunan elastik ve viskoz protein kütlesidir. Günümüzde çölyak hastalarının doğuştan genetik yatkınlığı bulunduğu ve hastalığın olumsuz çevresel koşullar ve beslenme nedeniyle ortaya çıktığı kabul edilmektedir.

Çölyak tanısı her yaşta konulabilmektedir. Bunun da çevresel koşulların genetik bilginin ne zaman okunacağı ve işleme konulacağı konusunda ne kadar etkili olabileceğini gösterdiği düşünülebilir. Sağlık Bakanlığı verilerine göre toplam hasta sayısının sadece %10 kadarına tanı konulabildiği tahmin edilmektedir. 2019 Mayıs ayında tanı konulmuş hasta sayısı 68.123 olarak belirtilmiştir. Son 10 yıl içerisinde çölyak hastalığına rastlanma sıklığının 3 kat arttığı bildirilmektedir. Çölyak, tip 2 diyabet, alerjiler, otizm gibi kronik hastalıkların hızlı bir şekilde artıyor olması genetik yatkınlık kadar çevresel koşullardaki olumsuzlukların da göz önüne alınmasını zorunlu kılmaktadır.

İlginç bir teoriye göre bağırsak florası bozulduğunda glütensever bazı zararlı bakteriler çok artmakta ve bunlar bağışıklık sistemi tarafından elimine edilirken glüteni parçalayamayan bağışıklık sisteminin sürekli glüten bulunan ortamda iltihabi reaksiyonu devam ettirmesi neticesinde bağırsak duvarı zarar görmektedir. Bunun sonucunda villuslar düzleşmekte ve bağırsak emilim işlevi bozulmaktadır. Eğer bu zararlı bakteriler yok edilerek sağlıklı bağırsak florası korunursa belki de glüten intoleransı tümüyle yok edilebilecektir. Biorezonans hem glüten alerjisinin tedavisinde hem de bağırsak florasının onarımında rol alabilmektedir.

Çölyak hastalığı glüten intoleransı veya glüten enteropatisi ile karıştırılmamalıdır. Belirtileri birbirine benzeyen bu iki hastalık, genetik testin sonucuna göre ayrılabilir. İki hastalığın tedavisinde de glüten içeren gıdaları tüketmemek gerekir. Toplam nüfusun %1’inde rastlanılan çölyak hastalığıyla karıştırılan non-çölyak glüten duyarlılığına ise toplumda %20 oranında rastlanır, buna rağmen çölyak hastalığından daha az bilinir. Bu hastalardaki glüten alerjisi biorezonans terapileri ile ortadan kaldırılabilir, genel sağlığı ve yaşam kalitesi önemli ölçüde düzeltilebilir. Fakat her halükarda piyasadaki özellikle beyaz unlu gıdalarda eski Anadolu buğdayına göre çok daha fazla glüten bulunmakta olup insan metabolizmasına zarar verebilmektedir.

Karın bölgesinde öne doğru şişkinlik, kansızlık, dışkıda anormallik, büyük tuvalet ihtiyacının artması, kusma, iştahsızlık, büyüme geriliği, ağız içinde oluşan ve geçmeyen aftlar, iştahsızlık, gaz şikayetleri, eklem ve kemik ağrıları, ciltte kaşıntılı döküntüler çölyak hastalığının belirtileridir. Pek çok hastalık bu şikayetlere neden olabildiğinden çölyak kapsamlı araştırma ve kan tahlili gerektirmektedir. İnce bağırsak biyopsisiyle her yaşta kesin teşhis konulabilir.

Yediğimiz gıdalar ince bağırsakta bileşenlerine ayrışır ve bağırsak mukozasından kana karışır. Vücudumuzun beslenmesi ince bağırsaktaki villus çıkıntıları ve kıvrımları (havlu yüzeyi gibi) tarafından sağlanmaktadır. Çölyak hastası, glütenli yiyecekler yediğinde bağırsak mukozasındaki alerji nedeniyle villus çıkıntıları ve kıvrımları tahrip olur, azalır ve küçülür. Azalan bağırsak yüzölçümünde gıdalar emilemez hale gelir. Beslenme yetersizliği başlar, ardından hastalık belirtileri ortaya çıkar.

Kişiye göre oldukça değişken tablolar sergileyen hastalık, bazen kansızlık ve karaciğer yağlanması gibi bağırsak dışı vücut organlarında meydana gelen hasarlarla da kendini gösterebileceği gibi hiçbir yakınmaya sebep olmadan da ilerleyebilir.

Çölyak hastalığının yaygın belirtileri

  • Uzun süre geçmeyen ishal
  • Karında şişkinlik ve gaz hissi
  • Denge kurmakta zorluk
  • Şiddetli baş ağrısı, migren
  • Gece körlüğü, göz kuruluğu
  • Demir eksikliğine bağlı kansızlık
  • Diş eti yaraları, ağız içi aftları
  • Diş minesi kaybı, diş çürükleri
  • Ağız kokusu, ağız kuruluğu
  • Yemek borusu iltihabı
  • Böbrek taşları
  • Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları
  • Prostat enfeksiyonları
  • Karaciğer hastalıkları
  • İnsüline bağlı şeker hastalığı
  • Eklem ağrıları
  • Ciltte, özellikle el sırtı derisinde kalınlaşma
  • Ciltte kaşıntılı ve içi su dolu kabarıklıklar
  • El ve ayakta uyuşukluk
  • Çocuklarda raşitizm, büyüme gelişme geriliği, erişkinlerde kemik erimesi
  • Ergenlik gecikmesi, adet bozuklukları, sık düşük yapmak
  • Depresyon, öğrenme güçlüğü, davranış bozukluğu
  • Tiroit yetmezliği

Çölyak hastalarının yiyebileceği gıdalar

  • Her tür bakliyat (kuru fasulye, nohut, kırmızı ve yeşil mercimek, barbunya, soya fasulyesi, börülce vb.) ve bunların unları
  • Mısır, pirinç, patates, kestane unu, bezelye unu, bakla unu, üzüm çekirdeği unu, tapyoka
  • Yumurta, reçel, bal, baharat ve bitki içermeyen meyve sirkesi, domates ve tuz içeren salça
  • Paketlenmemiş, işlenmemiş kabuklu kuruyemiş
  • Beyaz ve kırmızı et (unlanmamış ve baharat katılmamış)
  • Balık (unlanmamış, baharat katılmamış, taze veya dondurulmuş), kendi suyunda ya da yağında saklanan balık konservesi
  • Midye, karides, yengeç gibi deniz ürünleri (unlanmamış, daha önce unlu gıdaların kızartıldığı yağda kızartılmamış)
  • Tüm sebze ve meyveler
  • Tüm katı ve sıvı yağlar
  • Tüm şeker çeşitleri (toz şeker, pudra şekeri, kahverengi şeker)

Doktorunuz aksini önermiyorsa*

Çölyak hastalarının yememesi gereken gıdalar

  • Arpa, buğday, çavdar ve yulaf katkılı her türlü ürün (un, bulgur, irmik, makarna, şehriye kuskus, kepek vb.)
  • Galeta ununa veya una batırılarak kızartılmış tavuk, balık, et ürünleri
  • Malt kullanılan içecekler (bira, votka, cin vb.)
  • Hazır çorba, pilav, köfte, pane harçları
  • Glüten içeren çikolata, şekerleme ve sakızlar